29 Haziran 2008 Pazar

kötüyüm ben

Bukalemunsu bir dünyadayız...Her şey değişiyor,her değişmez dediğin değişiyor...Aldanmışlıklar,hayal kırıklıklarıyla kalıyoruz sonra.sonra onları süpürüp yeni kırıklıklarla uğraşıyoruz.kırılanlar günü gelip elimizi günü gelip yüreğimizi acıtıyor.sarıyoruz bir şekilde yaralarımızı;kimi zaman bir dost,kimi zaman bir kalem;kimi zamansa "zaman" acımızı dindirmeye yetiyor...kimi zaman kimi zamanlar gelmiyor,kan kaybı bilincimizi götürüyor,başımızı döndürüyor...hayata yorgun,hasta düşüyoruz...kimi zaman öldüğümüzü sanıyoruz suni solunumlarla hayatta kalıyoruz...

Az önce hayat kararmıştı şimdi kırçıllandı,bir dost eli çekti aldı beni bana getirdi...meğer ne çok yol almışım,benden uzaklara gitmişim...nereye gittiğimi bilmeden,bildiğimi zannederek.hala o yoldayım ben.küçük bir çocuk gibi yolun ortasına oturup oyuncak istedim annemden.annem yok ortalıkta...hava karanlık,çocuk cesurluğu gösterip kah kalkıyor kah kayboluyor,kah bulunup kah yitiriliyorum...

oyuncak gelmedi.
annem beni hiç sevmedi.
ağlasam fayda etmiyor ama gözlerim söz vermişçesine boşalıyor çoğu zaman.
acıkmıyorum.
uyumuyorum.
çocuğum ama oyuncağı da unutmuyorum.

siyah balonları patlattım birkaç tanesi kaldı.
boyum yetişmiyor onlara,büyüdükçe yükseliyorlar.
boyum uzamıyor.
gittikçe toprak içine çekiyor beni.
kısalıyor,kısaldıkça yok oluyorum.
kendimde mi başkalarında mı bu yokluk?
bir ben mi hissediyorum yoksa başkaları mı takip ediyor yokluğumu...
kimse yokki ortalıkta.
zaten yoksayılmış bir çocuk değil miydim ben?

zaman geçmek bilmiyor.
her saniye uzadıkça ağırlaştı...
omzum yük doldu.
çocuk binek hayvanı oldu.
bir yük daha bindi omzuna.
bir daha...
bir daha...
güçsüzüm ben anlatmadılar mı?
kırılırım bilmiyorlar mı?

istem dışı bir "of" daha...
bitsin bu rüya.

oyuncak gel artık.
sadece bir yerlerde var olduğunu bilmek istiyorum.
ulaşılmazsın biliyorum.
yorgunum.

Hiç yorum yok: