16 Ağustos 2009 Pazar

Bir Öğretmen ve Bir Kardeş



Birkaç dakikadır eski resimlere bakıyorum. Aklımdan yitip gittiğini zannettiğim pek çok şey aklıma üşüşüyor. Neredeyse hepsi sevimli, hoş şeyler... Birçokları komik hatta. İçlerinden biriyse ablam ve öğrencileriyle gittiğim bir yemekte çekilmiş. Her şey pek normal gözüküyor, tabii bu saadece objektife yansıyanı...Ondan sonrası var bir de!

Rezil olup duruyorum ben!(bu bir kader mi?)Rezil olmak da güzel ama. Sahiden...
Neyse gelelim rezilliğe:

Bahsi geçen yemekten sonra çocuklar asıl kızı pek sevmiş olmalılar ki "sen de sen de gel okula" diye tutururlar. Asıl kız iyi biridir, kıramaz:P Giderler okula, çocukların dersi ayrıdır, asıl kızın ablasının dersi olduğu sınıf ayrı. Asıl kızı çocuklar elinden tutup kendi derslerine götürürler. Bu arada tüm sınıf kızımızın başına toplanmıştır bile....

Kendi aralarında konuşmalar başlar:
"Kimmiş bu?" " Öğretmenin kardeşiymiş dediler" " Kimin kız?" "...nın" "Hıı"
Sonra konuşma asıl kıza döner: "Lisede mi okuyorsun abla?" "Abla adın ne?" " Aaa çok küçük gösteriyorsun!" "Abla ..." "Abla..."

Neyse sorular(kısmen bir röportaj) bittikten sonra derse dönülür(Beden eğitimi) Derse sadece öğrenciler döner tabii, öğretmen kantinde çay içmektedir(muhtemelen). Yağmur suları arasında basketbol oynanır hep beraber. Asıl kızın çantasını bir sürü kişi tutmak ister...(tanıdık geldi mi?)

Sonrasında bakılır ki yağmur çamur, olmuyor, futbol topu olmadığından bir başka top(ki bu hentbol topu oluyor) kullanılır. Okul duvarının dibine gidilip oyuna başlanır. Topu en yüksek seviyeye fırlatabilen kazanacaktır. Asıl kız yaşını başını düşünür ve önce oynamak istemez. Ama deli gibi oynamak istediğinden hemen topu eline aldığı gibi atışını yapar. Kendi atışından sonra kantinde çayını yudumlamayı bitirmiş öğretmenin(muhtemelen öyle olmuştur) sesi işitilir: "Oğlum ne yapıyorsunuz siz?" "Duvara top atmayın!" Sonra bir öğrenciyi yanına çağırır ve geri yollar...

Ne konuşulduğunu daha sonra öğreneceğiz.

Neyse, asıl kız rezil olduğunu anlamıştır ama "amaaaaan bir daha nerde göreceğim ben bu öğretmeni" diyerek kendini teselli etmiştir bile...

Gel zaman git zaman(birkaç saat sonra) okul biter ve herkes dağılmaya başlar...
Ablayla buluşulmuştur, okuldan gidilmek üzeredir. Kapıdan ayrılıp evin yolunu tutmak üzereyken bir öğretmen, ablamızın ismini telaffuz eder ve arabasıyla eve iletebileceğini söyler. Asıl kızın gözleri bozuktur, ileriyi "çantasındaki gözlüğü"yle görebilmektedir. Bu yüzden arabaya doğru ilerler...Arabaya bindikten sonra, o hiç de umursamadığı öğretmene şöyle bir bakar ve anlar rezilliğin bir adım öncesinde olduğunu...

Öğretmen beden eğitimi öğretmenidir.
(evet, ta kendisi)
Abla, asıl kızı tanıtmaya başlarken:
"Biliyorum, biliyorum kardeşinizi" der. " Duvara top fırlatıyordu çocuklarla..." "Uyardım hatta..." "Birini de yanıma çağırıp sordum, kim diye..."
"Meğer kardeşinizmiş!"
(Gülüşmeler...)

Sonuç: Kırmızı bir yüz. Ablaya rezil olmak. Ama yine de gülmek. İnadına gülmek!

* * *
Biz ortaokuldan geçeli çok oldu ama birçok şey aynı...

Öğretmenin kardeşine öğrencilerin davranışları mesela...

O gün birkaç rezillik daha olmuştu, anımsamıyorum ama güzel birgündü:)

Rezil olmak güzel bir şey...
(demiş miydim??)

2 yorum:

bi dost dedi ki...

rezil olmak gülüşmeyle bitebiliyosa güzel bişey :))

Simurg dedi ki...

Rezillik değil aslında ya, biraz komik güzel anılar :).