21 Mayıs 2010 Cuma

Çapraza Karışık- IV



Bugün yine deli gibi yağmur yağdı. Yok, belki de "bugün yine" den sonra gelen kısmı değiştirmeliyim. Çok nadir yağmur yağıyor bu aralar.

Edit: Deli gibi yağan yağmura bugün yine "ben" tutuldum.

Önce "yağmur güzel, güzel, güzel" diye yürüdüm ama baktım sırılsıklam oluyorum: Koş A.nur koş! dedim. Forrest da yağmuru çeker biliyor muydun? Neyse, rezil rezil koştum bir süre, sonra baktım yeterince rezilim "bırak Forrest" dedim. Sallana sallana devam ettim yoluma. Romantik bir hava yakalayım dedim o da olmadı. Sonra baktım Travis yanaşmış yanıma, halime gülüp "why does it always rain on me?" diyor. Ben de "git işine Travis" dedim. Demedim tabii, sahi neden hep ben? Yağmur bana aşık, evet bu mantıklı. Hee hani aşk mantıklı bir şey değildi?

Güzel şeyler olsun diye bekleyip duruyorum, oysa farkındayım güzel şeylerin hep beklenmedik zamanlarda gerçekleştiğinin...Hem öyle tembelim ki bu aralar. Oturduğu yerden para kazananlara benzetiyorum kendimi: Oturduğu yerden mutluluğu arayanlar!

Finallerim başlıyor, notlarım bir kenarda bekleşiyor, sinir bozucu insanlar etrafta dolaşıyor, kendimi ifade edesim yok, bir gıcıklık, bir uyuzluk...Kendimi çekemiyorum. Usandım kendimden. Başkalarını mutlu etmek için yaratıldığımı düşünürken artık bunu yapmaktan sıkıldığımı fark ediyorum. Emekliye ayrılmış olabilir miyim?

Bak bir de şu var: Saçmalıyorum. Gülünç olmayan şeyleri gülünç yapmaya çalışıyorum. Bir kelimeyle bin espri türetebilme potansiyelime gülüyorum. Sonra: Bire bin mi, abartma! diyorum.

Hiç dışardan nasıl göründüğünüzü düşündünüz mü? Ben düşündüm. Ve sonuç negatif, hiç normal görünmüyorum. Yani çok fazla kişiliğim olabilir bence. Çok soğuk olabilirim bazen, bazen ciddi ve hanım hanım, bazen mantıklı görüntü altında sürprizzz: espri! (hem de tanışma anında, ilk izlenimimi fena!), bazen kendim oluyorum ama haksızlık etmeyeyim. Çok sevdiğim bir arkadaşımın yanındaysan ey sen yeni kişi! İşte ben tam olduğum gibiyim. Nasıl mı? İyi biriyim, evet, en azından olmaya çalıştığım kişi tam olarak bu!

Aklımdan ne geçiyorsa yazıyorum şu an. Ne eksik ne fazla! Olduğum gibi buradayım işte. Saklanmıyorum. Yarın erken kalkıp dershaneye gidecek olabilirim ama bu hayat silsilesi o kadar önemsiz geliyor ki bazen... Yani yarın yarı uykulu bir şekilde dolaşmak, orda burda uyuklamak şu an bunu yazmaktan önemli değil. Finaller bunu yazmakla karşılaştırılabilecek bir şey değil. Şu an Travis'in Sing şarkısını bağıra çağıra söyleme isteği... Bunlar böyle delice şeyler işte. Birazdan geçer bakma sen bana.

Güçsüzüm zannederim bazen kendimi. Oysa güçlüyüm. Evet belki hala o kavanozun kapağını açamıyorum ama içsel bir gücüm olduğunu yadırgayamam. "Kırılgan olduğum kadar güçlüyümdür de!" demek ne kadar garip farkındayım ama öyleyim sanki. Yani bir şeye ulaşmak için uğraşmak gerekiyorsa, inat etmek, normalde yapmayacağım birçok şeyi yapmam gerekiyorsa yapabilirliğim... Bu gücü nerden buluyorum merak ediyorum.

Daldan dala atlıyorum. Mütemadiyen konuşuyorum. Yazarken çok gevezeyim ama olsun. Sana bir sır vereyim mi? Bütün yazarlar yazarken gevezedirler.

Yazar: Yazan kişi. Ünlü olması gerekli değil. Yazma konusunda yetenekli olması da aranan bir şey değil. Yazar o. Yalnız yazar.

3 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

aklına geleni fazla süzgeçten geçirmeden, doğaçlama yazmak çok güzeldir :D

birde hayat zorlaşınca insan kendini daha çok zorlamaya başlar. final zamanlarında filan hele birde mezuniyet yaklaşıyorsa bu durum daha sık olur.

a. dedi ki...

Şimdi böyleyse o zamanı düşünemiyorum:)))

buraneros dedi ki...

kavanozu açamadığında ocağı yakıp kapağı ısıt biraz... sonrasında kolaylıkla açıldığını görürsün:)) Çıplak elle dokunma sakın:))