Bir çift bağcık. Bir tane oymalı masa. Bir adet önlük yakası (el örgüsü). Bir tane de kalınca bi' defter. Adam, sırf bunları taşımak için oraya çağırıldığına şaşırmıştı. Koca kamyoneti bunun için getirmiş olamazdı. Telefondaki kadın çok mühim eşyalarının olduğunu ve acilen taşınması gerektiğini söylemişti. O da apar topar hazırlanıp, hemen tarif edilen yere gelmişti. Adam; neyse diye geçirdi içinden, önemli olan parayı almak.
O geldiğinde kadın eşyaları dışarı çıkarmış, dış kapının kilidiyle uğraşıyordu. Adamla neredeyse hiç ilgilenmemişti. Geldiğini görmesine rağmen, ona şöyle bir bakmış, sonra işine devam etmişti. Tuhaf biri gibi davranmasının yanı sıra tuhaf da bir giyinişi vardı. Beyaz üzerine siyah ince çizgileri olan upuzun bir elbise giymişti. Elbisenin eteği aşağılara indikçe gittikçe bollaşıyor, bu da ona eski zamanlardan kopup gelmiş bir İngiliz havası veriyordu. Elbisenin üstüne el örgüsü bir yelek giymişti, püskülleri ayaklarına uzanan kıpkırmızı bir yelek... Başında, yeleğin örgüsüyle aynı desenlere sahip minik bir şapka vardı. Ballı kestane saçları şapkanın altından sızan, dalgalı bir deniz suyunu andırıyordu. Güzel bir yüzü vardı, fazlasıyla doğal... Bembeyaz bir fon üzerinde iki sütlü şekerdi gözleri. Ve ağzı, yeleğinin rengine ilham olmuş gibiydi.
Kadın, tamam dedi, gidebiliriz. Adam eşyaları kamyonetin arkasına gelişigüzel yerleştirip, etrafına bakındı, bir tane bile valiz yoktu etrafta. Sonra garip bir şey oldu, kadın elini adama uzattı, sanki kamyonetin arkasına o da binmek istiyordu. Adam şaşırıp tereddüt ettiyse de kadının ısrarcı bakışlarından istediğinin tam olarak bu olduğunu anladı. Yardım edip bindirdi onu, sonra şaşkın bir şekilde direksiyona geçip, telefonda yazdığı adres kağıdına baktı, baktı, baktı...
* * *
Bir süre sonra kamyonet dar bir yola saptı. İki tarafı da selvi ağaçlarıyla kaplı, çakıllı bir yoldu bu. Gittikleri yer oldukça ıssız bir yere benziyordu ama etrafa dağılmış yeşilin tonları bunu ürpertici olmaktan çıkartıyordu. Bu yol, daha çok huzura gidiyor gibiydi...
Birkaç dakika sonra adreste yazılı minik evin önüne varmışlardı bile. Yolun hemen sağ tarafında yer alan tek katlı, ahşap bir evdi bu. Eve ulaşmak için geniş bir bahçedeki şirin patika yolu kullanmak gerekiyordu. Adamın eşyaları bu patikadan geçirmesi fazla vakit almadı. İşini bitirdiğinde kadın, adamın eline lacivert kadife bir kese tutuşturup, lütfen hemen gidiniz dedi. Adamın şaşkınlığı iyice artmasına rağmen, elindeki kesenin dolgunluğu bir şey söylemesini engelledi ve hızla oradan uzaklaştı.
1 yorum:
Belli ki devamı var..Merak ettim açıkçası. :)
Yorum Gönder