6 Eylül 2010 Pazartesi

Sıkıntılı Yazının İçine Kuş Kaçmış


Tam yazı yazma arifelerindeyken yazamamak kadar kötüsü yok. Şimdi yazıyorsam, zordan... Yaz yaz yaz yaz diyerek Mor ve Ötesi'ni geçme arzusundan. Bak şaka bile yapabiliyorum, harikayım.

İtiraf etmesi zor ama kendimi pek iyi hissetmiyorum bu aralar. Sanırım "bir ben var benden içeri" deki benlerden biri kayboldu. Ve aramıyorum, yorgunum. Bu yorgunluk git gide beni umursamaz bir insan yapacak, bencil bir insan yapacak, korkuyorum. İnsanların bu anlaşılma ama anlamama isteklerinden, bencilliklerinden...

Oysa uyuyordum ben. Mışıl mışıl olmasa da uykudaydım, pijamalarımla bir kedi sepetine kıvrılmıştım, yüzyılın uykusu olmasına inat, uyuyordum. Sonra uyandırıldım ve neden uyanmayı istedim bilmiyorum.

Geçmişi düşünüp ders alalım diyorum ya bazen, fazla abartıyorum bunu. Geçmişten farklıysa bir şey, atlıyorum, geçmişte yapmışsam o hatayı hemen kaçınıyorum. Geçmiş geçmişte kaldı, unuttuk diyorum, sonra ona göre veriyorum yeni kararları. Sonra uyanınca geçmişle şekillenen bir şimdiye kucak açtığımı görüyorum.

Ve kendimi kandırma çabalarım. Kendimi inandırışlarım... Yok öyle bir şey! diyememek... Niye yapıyorum bunu?

Kırılgan olmayayım diye asiymişim gibi davranıyorum. Sonra utanıyorum kendimden. Ben o, bu, şu değilim ki diyorum. O kullanmışsa beni, ben niye kendimi rahatlatmak için onu kullanayım ki? Sonra düşünceli olan oluveriyorum. Fazla düşününce de yanlış anlaşılıyorum. Sanki farklı duygularım varmış gibi... Bir kez olsun çıkarsız düşünülmez mi insanlık?

Ve konuyla çok alakasız ama "500 days of summer": Bu filmden nefret ediyorum. Summer gibi insanlardan nefret ediyorum. Onlara aşık olan insanlardan nefret ediyorum. Bu filmi görmekten nefret ediyorum. Benimle uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen bu nefretten nefret ediyorum.

Çivi çiviyi söker mantığıyla hareket eden insanlardan nefret ediyorum. Bu çivici insanların sevgisinden ya da hissettikleri şeyin sevgi olduğunu sanmalarından. O sevgiyse başka çivi olduğunu akıl bile edemezsin, bir tane var sanırsın diyememekten... Çivi ne be diye düşünmekten...

Böyle mübarek bir gecede nefret kelimesini bu kadar çok kullanabilen kendimden de nefret ediyorum.

Ama seviniyorum yine de... Gecenin sonlarına doğru yapacağım o uzuuun konuşmadan dolayı seviniyorum. Dinlenildiğimi bilip, en çok O'na anlatmayı sevdiğim için... Ve uğruna yaptığım her şey değdiği için, bir hayal kırıklığı, bir çizgi dahi oluşturmadığı için, sevdiğimden daha çok sevildiğimi bildiğim için... Seviniyorum. Bu gece değil, tüm geceler bu böyle olduğu ve olacağı için de...

1 yorum:

. dedi ki...

en güzeli de bu değil mi zaten? herşeyden nefret ettiğini zannederken aslında içinin O'nun sevgisiyle dolduğunu ve nefrete yer kalmadığını görmek..işte buna paha biçilemez :)

duayla =) i lev ye :D