11 Ocak 2013 Cuma

Sevgili M,

Bugünlerde bir hırkayla çıkıyorum dışarı; sevdiğim bir örgüsü, iki cebi var. İçi yumuşacık. Üşümüyor musun diyor beni böyle görenler, yo diyorum, böyle iyi. Yürüyoruz, yolumuz çok uzun değil. Havadan sudan konuşuyor yanımdakiler, ben bir şaka yapıyorum ya da öyle yaptığımı sanıyorum. Sonra kapılıyorum işte olağanlığa, bilirsin. Nice vakit geçiyor - dönüş yolundayız belki de - bir rüzgar esiyor işte  -sizin oralardan mı ki?- tekrar soruyorlar bana, üşüyormusunüşümüyorum. Bağımsızca bakabilmek diyorum, karşıya geçip bakmak diyorum, kendini yerine koymak diyorum. En iyisi bir çay koyayım diyorum. Kaynıyor, kaynıyor... Böyle çay mı olur iki dakikada diyorsun. Demiyorsun ama sesini duyabiliyorum. Fincanı iki elimle tutuyorum, üşürmüş gibi. Bazı şarkıları çok seviyorum. Her şeyden çabuk sıkılıyorum aslında, şaşırmalı. Bütün bu uğraşılar ve hevesler ve dükkanların erkenden açılması ve çocukların karanlıkta yola çıkmaları ve karşıdan karşıya geçerken beklemeyen otomobiller ve bazılarının araba demeyi tercih etmesi gibi... Ama bazı şarkıları art arda elli kez dinleyebilirsin. Bunu yeni bir şeymiş gibi algılama, biliyorum bunu da biliyordun. Yeni bir şey diyeceğim güne kadar susmak isterdim ama sonsuzluktan da korkarım. Elimde eridi dün bir apaz kar. Gelsem diyorum. Görmesem tıpkı o rüyadaki gibi... Yapabilir miyim? Biraz beyazlığa bakarım, izlerim ağaçları insan kalabalığından arınık caddelerden. Beni olur da görürsen -olur mu ki-  hohlanmış ellerimi ısıtıyorum sanma.



gözlerinden öperim.
- öpebilir miyim?



2 yorum:

Unknown dedi ki...

ne güzel bir cuma yazısı:)

Vladimir dedi ki...

Bu yazınızı çok beğendim.

Yakın zamanda bir edebiyat dergisi yayımlamak üzereyiz. Bu mektubu ya da buna benzer bir kaç yazınızı dergimizde yayımlamak üzere bizimle paylaşmak ister miydiniz? İlk sayımızın konusu; "kış ve sihir".