30 Ağustos 2013 Cuma


Korktuğum şeyleri rüyalarımda bulmak şaşırtmadı beni. Yine de uyanınca tüm o çirkinliğe rağmen gerçek olmasını dilediğim rüyalar vardı. Birkaç tanesini kıyıya köşeye yazdım unutmayayım diye. Yine de bir tanesini unutmuşum biliyor musun, bir an ben mi uyduruyorum diye düşünmüştüm hatta. Kaydedebileceğim her yere baktım ama nafile. Sonra telefonun klasörlerinin içinde buldum. Sonrası... Hatırladım, üzülerek.

Beynimiz bir şeyleri bizi korumak için yapıyormuş, biliyor muydun? Hatta bayılmak da bunların içindeymiş. 

Neyin doğru olduğunu düşünüyorum sık sık. Bu öyle çok değişiyor ki (düşünülen günden güne), en sonunda neyin doğru olduğunu bilmediğim kanısına götürüyor beni. Neyin doğru olduğunu bilmiyorum, rüzgar nereye eserse oraya sürükleniyorum.

Az önce izlediğim filmdeki kız, düğününden bir halk otobüsüne atlayarak kaçtı, tıpkı benim aylar önce gördüğüm bir rüyada yaptığım gibi. Demek ki bundan da korkuyormuşum.

Yazma, iletişim kurma, halini hatrını sorma, hiçbir yerde görünme ki meraklansın, içi içini yesin, özlesin... Bunlar ne kadar da anlamsız, basit oyunlar. Bunları oynamak istemiyorum. Yazamadım çünkü, olmadı. Sözcükler yetişemedi. Şimdi bile beğenmiyorum, içimdekiler bunlar mı acaba diye elim sürekli silme düğmesinde. 

Ne kadar umutlu bir insanmışım, bunu da bu bir ay içerisinde fark ettim.

Seni takip ediyor, onu bile beceremiyordum rüyaların birinde. Okula gidiyormuşsun; ağaçlı, işlek bir yol, kaldırımdasın. Ağaçlar öyle yüksek ve yaşlı ki yolun iki tarafından gökyüzüne doğru birleşiyor dallar. Bu yüzden temmuz sıcağında serin bir tüneldeymişim hissi hâlâ aklımda. Gördüm seni uzaktan, çok iyi görünüyordun. Arkandan izlemek istercesine kaldırımın ötelerine gittim. İnsanların arasına karışıp biraz arkamı döndüm ve bekledim. Uzaklaştığını düşünüp yüzümü döndüğümde karşımdaydın, bana bakıyordun. Sonra... Uzattığım elimi ittin ve gittin işte.

Sevgili M, daha fazla yazamayacağım. 
Umarım iyisindir.
Çocuklara selam.


Hiç yorum yok: