18 Şubat 2014 Salı

Siz de Bize Gelin

Uyku tutmuyor bir türlü. Aslında yastığa başımı koyabilsem tutmak ne kelime yutacak bile beni ama canım istemedi. Geceyi olabildiğince uzatıp gündüzleri kısaltıyorum ben, bilinçli bir biçimde, hem de zevkle yapıyorum bunu. Yazılara baktım biraz, git gide nasıl da azaltmışım sayıları. Ayda ortalama yirmi beş yazı yazdığım günlerden birlere, ikilere... Bu arada ne yazmışım diye geçmişe de ufak bir yolculuk yapmış bulundum. Yazıları okumaya katlanamayıp yorumları okudum bolca. Şimdi silinmiş ya da uzun süredir uğranmayan blog sahiplerinin yazılara yaptıkları yorumları okudum. Biraz hüzünlendim doğrusu. Özellikle zamanında sürekli okuduğum bu blog sahiplerinin sonra karanlık bir boşlukta kaybolmaları oldukça hüzünlü geldi. Saçma belki; fakat yine de artık oku(ya)muyor olsam da onları, geçmişten gelen biri gibi usulca bir merhaba deyip çekilebilirdim, tekrar hiç olmamışız gibi davranabilirdik. Ne yazık ki birçok yazar "arkadaşım" için bu olamadı. Her şeye rağmen bir büyülü "kısmet" sözcüğü içerisine gizleyip tüm duyguları yaşamaya devam ediyoruz, işte böyle.

Kimseyi hayatımdan yok edemediğimi sanıyordum eskiden. Yapabiliyormuşum. Hatta çok da başarılı olmaya başladım bu konuda. Geçenlerde çok eskiden bir merhaba'mız olan bir tanıdığa rastladım. Üstelik vaziyet itibariyle "bir tanıdık olsa da şu işi halletsek" halindeydik ailecek. Böyle hallerde kişiler karşıdakine selam verip kendilerini hatırlatmaya ihtiyaç duyarlar ya... Öyle alçaltıcı bir duruma girmek istemediğim için normalde her ne kadar insani durumlardan ötürü selam vermek istesem de bir çıkar ilişkisine kurban gitmemek için tanışmıyormuşuz gibi davranayım demiştim ama o konuştu benimle, hatta halimi hatrımı sormayı da ihmal etmediği gibi, o durumla ilgileneceğinin sinyallerini de verdi. Ortaokuldan aklımda kalan bir yüzdü hepsi hepsi ve bir de ismini biliyordum. Her neyse... Şimdi neden bunları anlattığımı bilmiyorum. Belki birazdan "insanlık ölmedi azizim"le başlayıp "albayım"la* noktalanan bir konuşma da yaparım. Hayatımdan birilerini çıkarabilme konusuna geri dönersek genelde yeniler için kullandığım bir formül.

İnsan bir yaştan sonra kimseyle tanışıp kaynaşmak istemiyor. Çok yaşlıyım, yaklaşık on tane ak saç teline sahibim.

Yarın yine manasız bir güne merhaba diyeceğim. İnsan boş durunca çok düşünmekten kafayı yermiş ve biz daha çok bu yüzden çalışıyormuşuz ya işte kafayı yememek için işe gideceğim. Kendime ait bir dairem ve mümkünse bir arabam da olsun diye hiç değil. Bunu yapmazsanız biliyorsunuz parayı çar çur etmiş olursunuz, hayatını yaşamış olmazsınız. Önemli olan yaşamak değildir sayın okuyucu, istenmeyen şeylerle dolu bir yaşamın sonunda on kadar dairenin, üç beş tane  de arabanın olmasıdır. İşte bunun için var gücümle çalışıp hayatımı tez elden mahvedip kendime yatlar katlar almalıyım. Bu diyardan gitmeyeceksem bu deveyi gütmem şart. 

Şakanın da bir sınırı olmalı.

Uyku beni ele geçirdi. Yine görüşelim. Siz de bize gelin, kek yapayım. 



*Tehlikeli Oyunlar'dan.








2 yorum:

VodviL dedi ki...

bu yorum, ben hala -senelerdir- 'kalanları' okuyorum, "burdayım" demek için yazıldı. :)

a. dedi ki...

Bu yorumu gördüğüne sevindi! :)