15 Nisan 2024 Pazartesi

Yazma Yolculuğu

Yorgunluktan koltukta sızmak üzereyken bir anda, aramak için söz verdiğim bir dostumu ihmal etmişim gibi, alelacele bloğu açtım. Sanki sayfalarca anlatacak şeyim varmış gibiydi. Kalbim kadar temiz(!) bu ekranla uzun süre bakıştık. Çıt yok. Şairin dediği gibi “Sanki dünyadaki bütün çay ocakları kapalı.” 

Buraya ilk yazmaya başladığım sıralar Ankara’da üniversite okuyordum. Her yazıda muhakkak art arda Yann Tiersen’den bir parça dinler, hayata ve kendime dair tüm düşüncelerimi, hayallerimle yogurup ortaya bir yazı çıkarırdım. O zamanlar yazmak vazgeçilmezdi benim için ve su icmek kadar kolaydi. Şimdi 35 yaşındayım. Başka bir şehirdeyim. Okulumu bitirmişim, mesleklenmisim, evlenmişim, anne olmuşum. Değişen onca şeyin arasında yazma tutkusu içimde bir ukde, kanayan bir yara gibi, artık bizden geçmiş gibi hüzünle bana bakıyor. Yazamıyorum da. Aklıma bir şey gelmiyor, nereden başlayacağımı bilmediğim bir hikaye var ve dahası kelimeleri unutmuşum sanki. Öyle karmakarışık ama içimi de sızlatan bir şey. Değiştim mi ben? Artık eskisi gibi okuyamıyorum ya, yazmak da imkansızlaştı mı?

Hiç büyümedim oysa. Sanki aynıyım. Sadece rollerim yenilendi, başka başka isimler aldım ve çoğaldım. Yalnızlığım azaldı. Bitmedi şüphesiz, çünkü her insan bir parça yalnızdır. Eskiden çok yalnızdım. Üzgündüm. Üzgünken daha mı iyi yazılıyor?

Buraya daha sık gelmek, mümkünse eskisinden de çok yazmak istiyorum. Yapabilirim umarım. Yola çıktığımda belki nereye gideceğimi hatırlarım. Ne dersin?

8 Eylül 2023 Cuma

Senden N’aber?

 Yazmayı unuttum sanki. O kadar çok şey değişti ki buraya yazmayalı, kendimi bilmediğim bir şehre yeni inmiş gibi hissettim, bak şimdi… Selam. Evet, kem küm… (Sesini duzeltir) Özlemişim uçsuz networkteki bu nokta kadarcık alanımı. Eskiyi çok özlemiyorum ama sosyal medya yerine buraların dutluk olduğu zamanları tercih ederdim. Keske her şey o zamanki gibi kalabilseydi. Şimdi bir yarış içinde gibiyiz.(Kim daha şık, kim daha çok geziyor, kim daha çok biliyor vs. Hayatım boyunca sevmediğim ve icinde bulunmaktan haz etmediğim yarışvari oluşumlar. )

Defne. Kızımın adı. Hayatın tam içindeyken hayattan kopuk gibi hissedişimin ismidir bu. Ne çok şey değişti degil mi, büyüdüm buralarda, şimdi anneyim, anne, ben, evet, nam-ı diğer a.nur; minik bir çiçeği büyütüyorum. Ne kadar narin, ne kadar tatlı bir bilsen.

Başka… Başka… Antalya’ya taşınalı 3 yıl oldu. Burayı sevmezdim önceden de şimdi de pek bir şey değişmedi sanki. Çok güzel ama bende iyi durmayan bir elbise gibi. Sürekli elbise denemek de yorucu oluyor, o yüzden bir süre daha giyerim belki. 

Simdilik en önemli havadisler bu şekilde.

Peki… Peki diyorum senden n’aber?

Sesimi

duyan

var mı?


28 Temmuz 2020 Salı

Geldi



Uzun zaman oldu biliyorum. Şu geçen iki yıla öyle çok şey sığdı ki; dönüp baktığımda ben bile idrak etmekte zorlanıyorum. Hayata ve geleceğe dair en ufak bir ümidimin olmadığı, her şeyi boş verdiğim, umursamamayı alışkanlık haline getirdiğim ve tabiri cazise ot gibi yaşadığım bir dönemde onunla tanıştım. Gerçek olduğuna inanamadım bir süre, bu kadar "benim için" olması ise fazlasıyla kafa karıştırıcıydı. Kendime gelip buraya bir şeyler yazabilmem bu yüzden uzun sürdü sanırım. Hala da düşünüyorum bazen, bütün bunları ben mi yaşıyorum diye... Sevgili boşluğum, üzgün zamanlarımda bana güç veren adını bile bilmediğim dostlarım; bilmelisiniz:

 "o" geldi ve biz evlendik.






ve hiç olmadığı kadar çiçeklendi hayatım.




3 Ağustos 2018 Cuma

Gecelerim


Bu şarkıya sarılıp uyumak istiyorum.





güneşin alevden saçları
aşınca karşıki tepeden
gölgeler sarar yamaçları
ürkerim gelecek geceden

teselli etmiyor gönlümü
ne yıldız ne de ay bu gece
beklerim hasretle günümü
yalvarıp göklere her gece

bütün dertler beni bekler
yatağımın başucunda
esir kalır hep dilekler
kaderimin avucunda.



29 Nisan 2018 Pazar

13 Mart 2018 Salı

Doğdum


-29-

Rüzgarda incinmiş bir gelincik tomurcuğu gibi savruldum sonra.