27 Haziran 2009 Cumartesi

When it rains...



İki insan var yağmur altında. Konuşmadan anlatıyorlar sanki bir şeyleri...Epey sustuktan sonra adam arkasına bakmadan gidiyor...Kız bekliyor yağmuru, bekliyor sesi...Yağmur sesinden başka başka bir şeyi...Ama gelmiyor işte...Sonra arkasına dönüp kulağında çalan müzikle arşınlıyor sokakları defalarca...Şarkı söyledikçe bir şeyler, o da söylüyor içinden gelenleri...Yol bitmiyor, şarkı bitmiyor...Ama bir hikaye "bitme" nin eşiğine gelip dayanıyor...



And when it rains,
On this side of town it touches, everything.
Just say it again and mean it.
We don't miss a thing.
You made yourself a bed
At the bottom of the blackest hole (blackest hole)
And convinced yourself that it's not the reason you don't see the sun anymore


Yağmur yağıyor bak.Sanki aynı yağmur altında ıslanan biz değiliz. Sanki bir araya gelen biz değiliz...Keşke bazı şeyler söylesen, konuşsan...Yeniden ve yeniden söylesen. Oysa sen kendi içine gizleniyorsun yine. Küçük ve karanlık orası biliyorum; ama kalmakta ısrarcısın, çekip alamıyorum.
Güneşi görmeme nedenin bu olamaz...

And oh, oh, how could you do it?
Oh I, I never saw it coming.
Oh, oh, I need the ending.
So why can't you stay
Just long enough to explain?

Bir şeyleri buraya kadar getirdin. Artık sona ihtiyacım vardı. Senin ellerinle hazırladığın sona...Gitmek isteyen ben iken gidenin aslında sen olduğunu da biliyoruz. Neden kalamıyordun ki?

And when it rains,
Will you always find an escape?

Just running away,
From all of the ones who love you,
From everything.

You made yourself a bed
At the bottom of the blackest hole (blackest hole)
And you'll sleep 'til May
And you'll say that you don't wanna see the sun anymore

Yine yağmur yağınca bir yerlere saklanacak mısın? Kaçacak mısın yine her şeyden?Kendi içine gizlenip çok mutlu mu olacaksın? Kendi içini kendi kendine var ettiğinden haberdarsın değil mi?Artık güneşi görmek istediğinden bile emin değilim...


And oh, oh, how could you do it?
Oh I,
I never saw it coming.
Oh, oh,
I need the ending.
So why can't you stay Just long enough to...

...Take your time.

Take my time.

Bir şeyler söyle...
Vakti al, vaktimi al, vaktimizi al...

Take these chances to turn it around.
(take your time)

Take these chances,
we'll make it somehow

And take these chances
to turn it around. (take my...)

Just turn it around.

Gizliden verdiğim fırsatları al. Söylenmemiş fırsatları al. Tersine çevir yaşananları...

You can take your time, take my time.

Zamanını alabilirsin, benimkini de...


**Bir şarkıyla zihinde oluşan haritadır, başka bir şey değil...

Hiç yorum yok: