3 Kasım 2010 Çarşamba

Yazmış

Yazdıklarını okuyorum uyandığımdan beri. Nasıl oluyor bilmiyorum, bazı insanların yazdığı şeyler öyle avucunun içine alıveriyor beni... Ayağa kalkıp şapka mı çıkarsam, şak şak mı yapsam, blogun sağ alt yanındaki "sevdim ki" kısmına mı eklesem şaşırıyorum. Bazı yazıları öyle seviyorum ki; yalnız kendime saklıyorum, bir yorum bile bırakmak gelmiyor içimden, kimseye bahsetmeyeyim istiyorum. Ama bazı yazılar da oluyor, bazı yazarlar... Bulunsun istiyorum şu yazı yazmaya hevesli insanlarla dolu evrende. Bulunsun onlar, onlar okunsun.

Bilen bilir, gazeversite adlı bir sitede de yazıyorum ben. Geçenlerde ilk defa onun aylık buluşmasına katılabildim. Ve iyi ki de yapmışımlarıma ekledim o günü. İnsan bir yerde kendi olmak istiyorsa, kendini koymalı biraz ortaya. Belki şimdi daha şevkle yazacağım yazılarımı. Neyse, mevzu bu değil. Gazeversitenin şubat ayında bir dergisi çıkacak, oraya eklenecek yazıları seçmek üzere bir kurul oluşturduk toplantıda. Ben de katıldım...

Bana düşen yazarlar arasında bir yazar var, yazıları önceden de dikkatimi çekse de tüm yazılarını okumamışım o zamanlar... Zaten uzun süredir de yazı yollamıyor siteye. Bugün onun yazılarını okuyup birkaç yazı seçeyim diye planladım ve kahvaltı, ardından bir sıcak banyodan hemen sonra -ki bu öğlen 13.00 gibi oluyor- kahvem çikolatamla oturdum bilgisayar başına. Ve saatler geçti... Ben dokuz yazısını okudum ve dört tanesini seçtim "şimdilik". (ki tüm yazıları okuyup iki, en fazla üç yazısını seçmem gerekiyorken yaptım bunu)

Ya dinlediğim şarkılardan, ya öncesinde pek de hoş olmayan ruh halimden, belki geçirdiğim tuhaf rüyalı geceden... Ama en çok da bu yazılardan, en çok da bundan bir tuhaf hallerdeyim şimdi. Oturup o kızın öykülerinde kayboluvereyim istedim. Şimdi var, biraz sonra yok olayım istedim.

O kadar mı zavallısın neyine yetmiyor ki yaşamın denmesin. Nedense olmuyor be sayın anlayıcı. Ben ne yapsam olmuyor. Ben yeniden başlıyorum, ben umutlu küçük kız oluyorum olmuyor, ben pollyanna oluyorum olmuyor. Kandırmamalı daha fazla ya da umut etmemeli. İşte budur benim hayatım deyip kapatıvermeli gözleri. Zorlamıyorum artık deyip teslim olmalı...

Masalsı bir yaşam yok ve de olmayacak. Her şey benim görmeye çalıştığımdan öteye gitmeyecek. Masallar yalnız masallarda, duygusal insanlar yalnız romanlarda, iyi yürekli kötüler yalnız filmlerde olacak.

Evet, ne diyordum?
Doğacan...
Onun yazıları da burada işte...
Lokanta, Neredeyim Ben?, Falcı Münevver, Kaybolan Gece dikkate değer...
Son üç yazısını henüz okumadım ama onların da dikkate değeceğine emin gibiyim.

Neyse işte deyip kaçayım ben.

Umarım görüşürüz. Görüşecek gibiyiz hatta. Bu aralar yazıp duracağım ya da yazamayıp kuduracağım.

4 yorum:

selen dedi ki...

Ben acamadim linki.. Sitede search kismi aradim ama onu da bulamadim. Baska bi yolu var mi bahsettigin yazilara ulasmanin..

Insallah yazıp duracagin hatta hatta yazip hic durmadan tekrar yazacagin gunler bekler seni..

a. dedi ki...

http://gazeversite.com/index.php?wid=132

mesela bu bir yazısı, buna girebiliyor musun peki?

öteki yazıları da bu yazının altında link halinde zaten. bu sayfaya ulaşabiliyorsan sorun olmaz ama...

selen dedi ki...

tamam simdi oldu.
cok tesekkur..

a. dedi ki...

Rica ederim :)