15 Mart 2011 Salı

Müstakbel Teselli


* "Züğürt tesellisi" gibi ifade var, izah edeyim. durum şu:

Kötü bir şey var, sonra fark ettik ki aslında o göründüğü kadar kötü değilmiş. Bardağın dolu tarafı varmış. Sonra dayanamadık. Züğürt tesellisi dedik onun adına. Çok zeki olduk. Öyle kendini bilir olduk ki, başımız göklere değdi. Göğün tozunu aldık. Kendimizi gaza getirmedik. Aman ne ciciyiz. Sarıp sarmalayın bizi.

Tanıştırayım: Müstakbel, yok yok basbayağı şimdikidir; içinde yaşama sevinci kalmamış zavallı.


* Etrafta başkalarının alıntılarıyla konuşan insanlar var. Öyle havalılar, öyle muhteşemler ki onlar; onlarla konuşurken gözlerim kamaşıyor. Göz göze gelmek ne mümkün! Başkalarının muhteşemliği altına öyle girmişler ki, kendi benliklerini kaybetmişler. Bu kadar da basitlermiş işte. Felsefeden bahsederken, insana değer vermeyi unutmak ne kadar ironikse... Sorulardan kaçmayı bırak, soru sormayı unutmuşlarsa, soruyu bırak, yazmayı... İşte o kadar. Bir saniye, sormalıyım; ne kadar? Durun, şimdi onlar hesaplar.


* Ve dışarıda üşünmeyecek bir soğukluk var. İçi sıcak olanların üşümeyeceği kadar ılık. İnsana kendini hatırlatacak kadar serin. Ve yarın, ey günler güzeli, yanımdır yerin!



.

2 yorum:

hiçkimse dedi ki...

ne kadar da hoş bir blog, arşivinde keşfe çıkılacak cinsten :)

aslında bu yorum son yazılan yazıya bırakılıp gidilecek cinsten ama kapıdan merhaba deyip kaçmak yerine, içeri girip öyle selam vermek iyidir.

a. dedi ki...

çok mutlu oldum bak gece gece:)

aleykümselam dedim gitti!