12 Mayıs 2011 Perşembe

Nakış


Benim -kılı kırk yararcasına- özenle işlediğim, gözüm gibi baktığım, sakındığım bir şeyi; sen üzerine konan en küçük toz tanesinde bozmaya kalkıyorsan ne hissetmeliyim?

"Çok uğraştım, emeğim çok, hem benim için mühimdi. Azıcık daha alttan alayım." mı?

Yoksa...

"Benim özene bezene inşa ettiğim, uçan kuştan sakındığımı o, bir toz zerresiyle bozmaya hazırdı o an. Değiyor mu? Devam etmenin manası var mı?" mı?

Ben yine çabalayayım. Sen tozu göster, ben onun yerden havalanıp üzerimize konmasındaki fiziksel olayları anlatayım. Sen mutlu ol yeter ki, ben zaten sallantıda biriyim, alıştım üzülmelere, değil mi?

Sen de haklısın. Alıştın.

Ben... Ben de alışmaya çalışıyorum bu hayal kırıklıklarına. Emeklerimi seviyorum sonra bakıp bakıp. İnce işlerime bakıp ben biliyorum sizin değerinizi, gücenmeyin, diyorum. "Neden böyle biriyim, hala çabalıyorum?" cümlesi vardı önceden kafamın bir yanında, artık onu da çıkardım oralardan.

Merhaba yeniden.

Akşam da oluyor...



.

Hiç yorum yok: