27 Mayıs 2011 Cuma

Şehir

Odaya tarçın kokusu düştü. Duş alıp üzerime o çok sevdiğim -eskimesinden korktuğum ama zamana yenik düşen yüzeyini görmezden gelemediğim- yeşil elbiseyi geçirdim. Sevgili okuyan, senin de öyle -üzerinde olunca seni bir his yumağına dönüştüren- kıyafetlerin var mıdır? Ya da konuşamayacak kadar yoğun duygular içerisindeyken, hep de öyleyken, giydiğin bir şey? İşte benimki o güzelim yeşil... Sabahtan beri içimde duramayan sözcükler giydirdi. Oturup bir güzel de kalem çektim gözlerime. Yeşile boyadım kapakları, siyah gölgeler düşürdüm üzerine. Bir bardağa sıcak, elmalı tarçınlı çay doldurdum sonra. Bir yazı için giyinip hazırlandım. Yaptım.

Her şeyi her ayrıntıyı anlatayım istiyorum şimdi. Saçlarımın henüz kurumadığını bil mesela. Odanın karanlık, perdenin tam kapanmamış olduğunu; çayın, kitaplığın üstten ikinci alttan üçüncü rafında durduğunu... Tam "Yalnızız" ile İstanbul'un uzak yerlerine annemle ablamı sürüklediğim o sahaftan aldığım "Rüzgar gibi Geçti"nin arasından tarçın kokusunun yayıldığını bil... Dört ciltlik, okunacak hali kalmamış I. baskıydı o, diğer kitabı ise Bahçelievler'deki güzel bir sokaktan almıştım. Bardağın hemen yanında H.'nin düğününde çelenklerden topladığım birkaç kuru karanfilin durduğunu da bil istersen. Karanfiller tuhaf çiçekler, kendini sevdirir ama en sevdiğin çiçek ne sorusunda aklına bir türlü o gelmez; "papatya!" deyiverirsin. Gösterişli kalabalıkların naif, güzel insanları gibidir onlar... Oysa, bilirsin, karanfiller güzel kokar. Bir de karanfille kadife sözcükleri arasındaki çağrışımlarım var. Karanfil kokusuyla mor yahut bordo bir kadife boyunca uzanıvermelerim...

Buraya bir Ankara yazısı yazmak için oturdum. Ama şimdi buna gücümün olmadığını hissediyorum. Sabahtan beri canlanan o şeyleri sakinleştirip eski yerlerine oturtuyorum. "Zamanı değil şimdi, daha zaman var" tesellilerimi sunuyorum onlara. Bazı düşünceleri uykulara yatırdım, birkaçı uykularımı kaçırmakta... Şimdi değil diyorum, şimdiden sonra evet.

Bu yazıyı öylece yayınlayacağım. Anladım, bendeki Ankara'yı anlatmak zor olacak. Ya başka akşamlara sığdıracağım ya da hiç yazılmayacak o yazı. Hiç bu kadar zorlanacağımı ummazdım gri şehir. Yine hüznün kaldıramayacağım bir şekil alıp kalemime dolandı.

Bekle beni. Anlatacak çok şey var.



.

1 yorum:

beenmaya dedi ki...

yaz.
yaz ki
hüzün içinden kalemine
kaleminden kelimelere
kelimelerinden dışarıya aksın.