7 Mayıs 2014 Çarşamba

Sözcükler Dizildiği Zaman - Bir Yıl Sonra Yazısının Yayınlandığını Fark Eden A.


Temrin Dergisi - 58. Sayı (Mart -Nisan 2013)

Muslukların hiç kapanmadığı bir zamana gidelim biz seninle. Sen bir köşeye deniz kur, ben leğen leğen toplayayım arda kalanı. Su faturasını babam getirsin, bu ne bu desin. Gülelim.

*
Yokuşlardan iniyoruz birlikte; birinden sen birinden de ben. Yollar hiç birleşmiyor ama üzülme. Aynı anda yorulup aynı anda soluklanışımızı da seviyorum ben.

*

Yorgan altında ördüğün o kazaklardan haberim yok sanma. Geceleri çok üşüdüğümü bildiğini biliyorum ama kimseye bundan bahsetmedim daha. Ayten beni bir köşeye sıkıştırıp “sen hiçbir şey anlatmıyorsun bana!” diye sitem ederse söyleyeceğim ama. Ne sandın, aşkından sır küpü olmadım daha. Hem sen hiç bir küpün ağzının kapalı olduğunu gördün mü? Uçuyor onlar, biri devirse dökülüyor. Ayıp!

*

Maksadım sizden özür dilemek değildi, yanlış anlamayınız. Hem siz demekten de sıkıldım. Sen yanlış anlamayasın diye kelimeleri yoğurmaktan yoruldum. Bir de kurabiye kalıbımız çok çeşitli değil ki bizim. Hamuru çay bardağıyla kesip tepsiye diziyor, sonra hepsini birden kuzineli sobaya koyuyoruz. Cıs, diyor annem kardeşime. Ellerimizi sobadan sakınıyoruz. Sen sakınma elini benden, ver, tutayım. Saklayabilirim de, sana kalmış.

*

Mavi geminin ardından bakan uslu çocuk defterinden bir yaprak kopardı. Ama eliyle kopardı. Ondan düzgün bir kağıt gemi yapmayı istiyor. Makasla kesmezsen düzgün olmaz diyecek biri ona, dayanamayacak. Çocuk inadım inat, vazgeçmeyecek, elleri makas gibi nasılsa. O öyle sanıyor, ses etme. Annesinden bir kap isteyecek bunun için. Banyoda küvetleri yok, ayakta yıkanıyorlar. Ablası onu küçükken çok sıcak suyla yıkardı ve saçları sabunlanırken derisi kazınacak gibi olurdu. Sonra kendi yıkanmayı öğrendi; abla, arkadaşlarıyla gezmelere gidiyor. Onu götürmüyor. Annesi genişçe bir tabak getirdi, içinde bolca su. Çizgili defterden elle koparılmış kağıt yüzdü, yüzdü.

*

Hanım teyzenin elleri kirli. Annen de öp diye tutturdu. Hem ocakta yemeği yok muydu bu kadının? Yemeği de o kirli ellerle mi yaptı? Osman temiz çocuktur diyor annen, o taraklarda bezi yoktur. Osman, hanım teyzenin oğlu. Bu çocuk böyle bir anneye sahipken nereden öğrendi temiz olmayı!

*

Sonraki çikolata onunmuş, peh! Verirdim sanki!

*


Görmediğimiz şeyden korkarız sanıyor herkes, ben korkmuyordum. Bodrumdaki cinli babayı çok kez aradım aşağıda. Bodrumun altını üstüne getirdim, yok! Her yaramazlık yaptığımda oradaydı, nereye kayboldu bu adam!

*

Sokulan insanları severim, kedileri sevişim de bundan mı… Perdeler kıpırdanıyor ben düşünürken. Doğa onaylıyor hislerimi belki. Bundan.

*

Televizyondaki adam hiç “bak bak Necmettin, Aslı’nın oğlan!” olmadı. Biz öyle kendi halinde bir aileyiz, anlamışsındır.

*

Hoş geldiğim bir yerden hoş gitmem mümkün mü, sevdiklerimden ayrılırken üzülürüm.

*

Kara çalı bir kadını takip ediyorum günlerdir. Sapık diye adlandıracağım diye korktuğum da doğru ya ses etme etme. Bu korkuyu sevmesem onu hiç takip eder miyim sanıyorsun!

*

Yine bizim kapının yanına koymuş çocuklar oyuncak kamyonlarını. Ablam giriş katta oturduğumuzdan yapıyorlar sanıp söyleniyor. Bense şüpheciyim, yaşlı bedenime gizlenmiş çocukluğumdan onların da mı haber var yoksa!

1 yorum:

e.t. dedi ki...



üç beş eşsiz cümle kurabilir her yazan,bir heybe dolusu yazdığından...

bir iki mısrası akılda saplanıp kalabilir her şiirin,nefes alan gözlerle baktıysa şayet bakan...

fakat;
başından sonuna dek ustaca örülmüş satırlardı bunlar.bir canbazın sanatı misali ilk adımdan son noktasına kadar...

harikaydı...


sonuna kadar haketmiş yayınlandığı sayfayı...

yüreğine,ellerine,kalemine sağlık...