17 Ekim 2016 Pazartesi

Perde

Uzaklarda bir yerde bir umut ışığı vardı. Uzaktan da olsa ısıtan... Bir ışık bir sineği ne kadar ısıtırsa ondan bile uzak, ondan bile soğuk... Ama ortamdaki ortalama sıcaklıktan daha ılıman hissettiriyordu işte.

Hem biz gidemediğimiz yolların, varamadığımız yerlerin hasretliğini çekmeyi severiz hep. Uzaktaki bir ışıktan sıcaklık umarız.

Hem ben artık oynamıyorum umut oyunlarını, bıraktım. Bak tüm bunlara gülüp geçeceksinlerden geçtim, hiç gülmeden. Güzel günler yakından da hatta, oldukça uzağım. Hepsi boş, hepsi teselli, hepsi güzel insanların başına gelen şeylermiş.

Bazen düşünüyorum. Niye olmuyor diyorum... Uzun zamandır aklıma takılıyordu. Tam iyi şeyler olacak derken onların neden kötüye döndüğünü, tam oluverecekken neden olmadığını, tam eminim derken elimden kayıp gidişleri... Buldum sonra bir cevap. Ben tüm bunları hak etmiyorum demek ki. İnsan kendine toz konduramıyor. Ben de konduramıyordum. Çabaladım diyordum, yıprandım diyordum, iyi gitmedi bazı şeyler diyordum, iyi niyet diyordum, empati diyordum... Hassas davranmıştım kendimce, emek vermiştim, sahiplenmiştim. Belki denklemde iyi olmayan tek şey bendim.

Sessizce gitmeli insanlar. Bağırmamalı. Bağırdığımızda karşımızdaki söylediğimiz şeyleri duymazmış. İyi yaparım ben bunu. Sessizce iyi giderim. Bir giderim, herkes hayran olur. Ne güzel gitti derler. Sen benim kadar iyi gidebilir misin? Bu bir yetenek işi. Doğuştan gelir.


(Çocuk ruhum gülümser.)

Şimdi,
perde.








Hiç yorum yok: